Skandaldan Taahhüde: Gazze’nin Geleceği ve Türkiye’nin Etkisi
Tony Blair Enstitüsü ve Jared Kushner çevresinden sızdırılan Gazze planı taslakları,
uluslararası siyasetin en karanlık senaryolarını gözler önüne serdi. Ancak kamuoyunun ve
özellikle Türkiye’nin güçlü duruşu sayesinde, bu skandal projeler geri çekilmek zorunda kaldı.
İşte o planın şok edici dönüşümü ve masadaki son durum.
Şok Eden “Önceki Plan”: Gazze’yi Satın Alma
Girişimi
Başlangıçta, Washington Post’a sızan ve kamuoyunda büyük bir öfkeye yol açan bir taslak
vardı: “Gazze Rivierası.” Bu, sadece yeniden inşa projesi değil, düpedüz bir demografik
mühendislik girişimiydi.
Neydi Bu Skandal?
- 2 Milyonluk Nüfusun Sürgünü: Plan, Gazze’nin 2 milyondan fazla nüfusunun tamamının
“geçici olarak başka bir yere nakledilmesini” öneriyordu. Bu, insan hakları gruplarınca etnik
temizlik ve yeni bir Nakba (Büyük Felaket) olarak nitelendirildi. - Dijital Jetonla Mülkiyetten Feragat: Zorunlu göçü teşvik etmek için, Filistinlilere
toprakları karşılığında yeni bir hayat kurmaları için kullanılabilecek “dijital jetonlar” teklif
ediliyordu. Yani, evlerini ve tarihlerini parayla satın alma girişimiydi. - Filistin Yönetimini Dışlama: Blair’in kendi plan taslaklarında bile, Gazze’yi yönetecek
GITA (Gazze Uluslararası Geçiş Otoritesi) yapısına varlıklı yabancıların ve uluslararası
figürlerin hakim olması, Filistinlilerin yönetimden büyük ölçüde dışlanması öngörülüyordu.
Bu vizyon, Gazze’yi zorla yerinden edilmiş halkının üzerinde, lüks ticaret ve teknoloji
merkezine dönüştürme hayaliydi. Ancak bu, uluslararası hukuka göre savaş suçu teşkil eden
bir adımdı ve tepkiler çığ gibi büyüdü.
Geri Adım ve Dönüşüm: Yeni Planın Vaadi
Gelen devasa tepki ve hukuki baskılar sonucunda, Blair Enstitüsü ve ABD yönetimi geri adım
atmak zorunda kaldı. Skandal “Riviera” vizyonu rafa kaldırıldı ve resmi planlar köklü bir
değişikliğe uğradı.
Değişen ve Güncel Plan Ne Diyor?
- Zorla Yerinden Etmeye “Kesinlikle Hayır”: En büyük ve en önemli değişiklik buydu.
TBI ve ABD’nin onayladığı nihai planlar, Gazzelilerin zorla topraklarını terk etmeye
zorlanmayacağını, tam tersine Mülkiyet Haklarını Koruma Birimleri kurulacağını taahhüt etti.
Artık slogan: “Gazze Gazzelilerindir.” - Devam Eden Ekonomik Kalkınma: “Lüks tatil merkezi” vizyonu, halkın yararına olacak,
“teknokratik, terörden arındırılmış” bir kalkınma odağına dönüştü. Özel Ekonomik Bölgeler
ve Yatırım Otoriteleri kurularak Gazze’de istihdam ve altyapı canlandırılacak. - Filistin Devletine Şartlı Yol: Önceki katı pozisyonlardan uzaklaşılarak, yeni planlar şartlı
da olsa nihayetinde Filistin devletine giden bir yolu öngörmeye başladı.
Türkiye Etkisi: Kitlesel Sürgüne Karşı En Güçlü
Duvar
Bu skandal “Riviera” planının, özellikle kitlesel sürgün kısmının engellenmesinde sadece
uluslararası hukukun değil, aynı zamanda Türkiye’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlı
muhalefetinin kritik bir rol oynadığını net bir şekilde görüyoruz.
Türkiye, bu skandal fikirlerin en başından itibaren karşısında duran küresel
liderlerdendi.
- Net ve Sert Ret: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, zorla yerinden
etmenin “kabul edilemez” olduğunu ve bunun yeni bir felaket yaratacağını en sert dille
vurguladılar. Bu kararlı duruş, uluslararası alanda zorla göç fikirlerine karşı siyasi bir kale
işlevi gördü. - Bölgesel Koordinasyon: Türkiye, bölgedeki kritik aktörler (Mısır, Ürdün, Körfez ülkeleri)
ile koordineli hareket ederek, Filistinlilerin komşu topraklara sürülme fikrinin uygulanmasını
fiilen imkânsız kıldı. Mısır ve Ürdün’ün net ret pozisyonu, bu planın önüne geçilmesinde
hayatiydi.
Sonuç olarak; Blair ve Kushner çevresinde dönen “Gazze Rivierası” hayali, bir zorla göç ve
etnik temizlik taslağıydı. Bu fikir, Türkiye’nin ve diğer bölgesel aktörlerin siyasi baskısı,
uluslararası hukukun caydırıcılığı ve güçlü küresel tepki sayesinde çöpe atıldı.
Bugün masada kalan resmi plan, bir zorla yerinden etme projesi değil; şartlı ve
uluslararası denetimli bir yeniden inşa ve kalkınma projesidir.
Ancak unutulmamalıdır ki, zorla yerinden etme fikri coğrafyanın hafızasından silinmiş olsa
bile, tehlike pusuda bekleyen bir gölge gibidir. Türkiye, sadece bir devlet olarak değil, tarihi
ve vicdani bir sığınak olarak; Gazze’deki yeniden inşa sürecinde atılacak her kararın, o
toprakların sahibini kökünden sökme hayallerine karşı son nefer, en güçlü irade olmaya
devam etmelidir.

